Mendilimde Kan Sesleri
Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri şiiri benim için umudu,
memleket sevgisini ve dönemin şartlarınını en iyi ifade eden şiirlerden biri
olma özelliğini taşıyor. Şiirin ilk mısralarındaki umutsuzluk ve karamsarlık
dönemin zor şartlarının bir eseri. 60’lar başta olmak üzere kendisinin Türkiye
Cumhuriyeti’ndeki bütün darbelere şahitlik etmesi kuşkusuz kalemine yansımış. Bu
kasveti takip eden dizelerde ise, şair içime umut aşılamaya başlıyor, kendi
tabiriyle umudu dürtmemi sağlıyor. Sahiden insan yaşadığı yerin izlerini
taşıyor. Taşı, toprağı hatta havası o insanı gerçekten o yapıyor. Ne kadar da
doğru bir noktaya parmak basmış şair! Günlük hayatı, o dönemde yaşanan bir günü
öyle güzel betimlemişki, yazdığı
dizeleri okurken zihnimin bir köşesinde
hemen canlanıveriyor dönemin yansıması. Bir bakmışım Konya’dayım, bir bakmışım Antep’in
kırmızı düzlüğünde. Memleketi karış karış geziyorum her bir dizede. Beni ben
yapan o eşsiz sokakları, köşeleri, evleri ve daha nicesini öylesine anlatıyor
ki Cansever mısralarında; evet diyorum kendi kendime, çocukluğumun geçtiği bu
sokaktaki ağaçtı beni eriğe bu kadar aşık eden, evet işte o ağaçtı her erik
gördüğümde çocukluk günlerimi aklıma getiren.
Şiirin ortalarına geldiğimde ise, dönemin zor şartlarının
insanların yüzüne nasıl yansıdığını bir tokat gibi yüzüme vurdu şair.
İnsanların birbirine olan hasreti, söylemek zorunda olduğu yalanları,
işsizliği, dinmeyen gözyaşlarını ve en kötüsü de gülememeyi! Ardındansa şair
Ahmet Abi’yi benzetiyor memlekete ve arkasından şunu fark ediyorum; hepimizin
bir Ahmet Abi’si yok mudur? Hayatımızda adı Ahmet olan en az bir kişi vardır,
işte bu nedenle hepimize seslenirmiş gibi geliyor şair Ahmet Abi’ye seslenirken
aslında. Resimlerden, cezaevi demek olan resimlerden, özlem demek olan
resimlerden bahsediyor şair. Sevmeye aç oluştan mütevellit acele sevmelere,
bir omuz arayışından mütevellitse çabuk kurulmak istenilen dostluğa ve zamanla
değişen duruşa değiniyor. Şairle birlikte geçmişe gidiyorum Ahmet Abi adı
altında, bir zamanlar tıklım tıklım, cıvıl cıvıl olan istasyonlarda
dolaşıyorum, her ilden her ilçeden insan manzaralarıyla karşılaşıyorum ve
sonunda bir kadının hayalini kuruyoruz birlikte; çocuk demekti kadın, çocuksa
umut demekti. Dünyayı düzeltecek umutlar ortaya çıkarmayı hayal ediyoruz
birlikte. Çünkü o çocuklar büyüyecek ve bu memleket onlar sayesinde yücelecek.
Şiirin benim gözümde zirve yaptığı yer burası. Öylesine umut dolu öylesine
geleceğe dair ümitli ki, umudunu yitirmiş birisi şu dizeleri okuyacak olsa
hemen içinde umut kıpırtıları belirmeye başlar.
Şiirin sonlarına
doğruysa, Edip Cansever o dönemin insaları için trenlerin ne anlam ifade
ettiğini anlatıyor birbirinden güzel iki benzetmeyle. Almanya’ya çalışmaya
giden işçilerden, onları uğurlayan kadınlardan bahsediyor birisinde. Bir tutsak
gibi yanlış yerde büyüyen ağaçlara benzetiyor onları! Hayatımda gördüğüm en
doğru benzetmelerden biri olmalı bu. Çünkü bu benzetme, haksız yere hapse
atılan gençleri, kaybolan insanları, gurbet yolu gözleyen eşleri, anneleri ve
daha nicesini öylesine güzel özetliyor ki. Diğerindeyse memleketin içler acısı
halini, dağılmış pazar yerlerine benzetiyor ve ekliyor: Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile. Bu mısradan anlıyorumki dönemin
insanları o kadar alışmışlarki bu karışıklığa ve hüsran haline, artık
yadırgamaz olmuşlar onu. Üzülseler bile hemen gelip geçiyormuş üzüntüleri. Öyle
bir dönemki o dönem insanlar bunca şeyin yanında bir de verem illeti ile
boğuşmuşlar ve Edip Cansever de şiirine dönemin en büyük acılarına sebep olan o
hastalığa istinaden Mendilimde Kan Sesleri adını vermiş, son dizelerini ona
ayırmış.
MENDİLİMDE KAN SESLERİ
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
Edip CANSEVER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder