18 Ekim 2017 Çarşamba

Ustalara Saygı Kuşağında Bugün: Attila İlhan-Üçüncü Şahsın Şiiri Analizi

Üçüncü Şahsın Şiiri

Taş Habil’in kafasına çarptığından beri insanlığın beyninin içini eriten, Camus’a kadar muhtemelen adı konmamış bir yangın; varoluş. Bu açığı kapatmak için-ki bu açığın yarattığı dehşet ölüm korkusundan bile daha şiddetle ortaya çıkmakta-çeşitli kavramlara bel bağlayan insanlar; varoluşun sıkıntısının ilacını aşkta aradılar. Bu insanlar için şüphesiz ki bu kavram dahilinde yaşanacak bir hayal kırıklığının dehşeti yoklukla eşdeğerdi.

"...Felaketim olurdu ağlardım."   
     
Belki de şairlerin, Atsız'ın "Aşk şehvetin estetik halidir."(Atsız 1972, Ruh Adam) sözüyle özetlenebilecek; aşkı tamamıyle madde düzeyine indiren mantaliteye karşı böylesine cansiperane bir mücadele iradesi göstermesini bu perspektiften incelemeli. Üçüncü şahsın şiiri de bu bağlamda ele alınmadığı müddetçe İlhan'ın içine düşmüş olduğu dehşeti ve bir şiirde böylesine birbirinden uzak duyguların bir arada nasıl barınabildiğini anlamak mümkünsüz bir vasfa ulaşıyor.Bu durumda İlhan'ın aralarında herhangi bir iletişimin daha önce vuku bulmadığı,kendisinin varlığından dahi haberdar olmayan bi kadına karşı hissettiği duyguları yargılamak;bunun gerçeklikten uzak ve İlhan'ın zihninde,tamamen İlhan öyle istediği için kendisine bağlam bulabilen bir durum olduğunu zikretmek ise şüphesiz ki ahmakça bir harekettir.

"...Üşürdüm, içim ürperirdi..."

Üçüncü şahsın içine düştüğü çaresizliği bu şiirin her dizesinde iliklere kadar hissetmek mümkün. Bu çaresizliğin çöp adama karşı bir nefret olarak ortaya çıkması ise insan zihninin zor durumlar karşısında nasıl da rasyonellikten uzaklaştığının bir göstergesi. İlhan belki de Atsızcı fikre karşı kendi zihninde verdiği mücadelenin de bir ifadesi olarak; kendisinin üçüncü olduğu bir hikayenin birinci şahsının kendisinin yanında, onunla birlikte olmasını değil, onun kendisini-üçüncü şahsı-sevmesini ister. Bunun gerçekleşmesinin olanaksızlığı karşısındaki dehşetengiz vaziyet;onu çöp adamı öldürme fikrine kadar götürür. Bunun içinde bulunduğu çaresizlik bağlamında,kendisine bir fayda sağlamayacağını bilir ama duyguları,mantığının önüne geçmiştir bir kere.Okuyucunun,şairin kalbinde korlanan alev bu kadar kuvvetliyken içinin nasıl olupta ürperdiğini anlaması ise;yine okuyucunun duyguları ve yaşanmışlıkları ile ilgili bir meseledir.

"...Sen kalkıp ona giderdin..."

Şiirin sonunda bu hayal kırıklığının içinde her akşamını "Jezabel"in kan içinde yattığı bir romanın sonuna benzetir. Bu üçüncü şahsın duygularının yoğunluğunu anlamamız için bir ipucudur.Şairin,Birinci şahsın gözlerinin içine bakmanın dahi kendisi için nasıl dehşetli bir yıkım olduğunu anlatmak için felaket kelimesini kullanmasını bile çaresizliğinin bir göstergesi olarak görmek mümkündür. Duygular o kadar yoğundur ki; hayal kırıklığının dehşetinin yanında felaket kelimesi bütün ağırlığını yitirir. Ancak elden gelecek birşey-bu dehşeti anlatmak için telaffuz edilecek bir kelime dahi-yoktur.Çöp adamın gülüşünü cenazeye benzetirken kullandığı üslup ise okuyucunun içinde bile çöp adamı karşı bir nefret doğmasına yol açar.Bu durumda üçüncü şahsın, ahlaki açıdan rezalet olarak dahi nitelendirilebilecek eylemler içerisinde bulunmasını yargılayabilecek yetki,bütün insalığın ve hukuk sistemlerinin elinden alınmıştır.Üçüncü şahıs için bütün bu acıyı anlatamıyor olmanın yanısıra,içerisinde bulunduğu durumda kendi payına düşen şeyin sadece derin bir suskunluk olduğunun farkında dahi olmadan,elinden hiçbir şeyin gelmemesinin çaresizliğini yaşamak bir zorunluluktur artık.



Üçüncü Şahsın Şiiri

Gözlerin gözlerime değince 

Felaketim olurdu, ağlardım 
Beni sevmiyordun, bilirdim 
Bir sevdiğin vardı, duyardım 
Ne vakit karşımda görsem 
Öldüreceğimden korkardım 
Felaketim olurdu, ağlardım

Ne vakit Maçka'dan geçsem 

Limanda hep gemiler olurdu 
Ağaçlar kuş gibi gülerdi 
Bir rüzgâr aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın 
Parmaklarımın ucunu yakardın 
Kirpiklerini eğerdin, bakardın 
Üşürdüm, içim ürperirdi 
Felaketim olurdu, ağlardım

Akşamlar bir roman gibi biterdi 

Jezabel kan içinde yatardı 
Limandan bir gemi giderdi 
Sen kalkıp ona giderdin 
Benzin mum gibi giderdin 
Sabaha kadar kalırdın 
Hayırsızın biriydi fikrimce 
Güldü mü cenazeye benzerdi 
Hele seni kollarına aldı mı 
Felaketim olurdu, ağlardım


Attilla İlhan



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder